21 Temmuz 2009 Salı

I wish...

Doğum günlerinin yaza gelmesi ne demektir bilir misin seN?
Küçücük bir merveyken sen, sınıfta onca doğum günü kutlanır, kızlar prenses olur, erkekler prens, pastalar yenir, hediyeler alınır, derken yaz gelir, okul bitmiştir, doğum gününü kutlayacak bir okulun yoktur.
Tatildir. Okul arkadaşların zaten yoktur. Hepsi yazlıklarına gitmişlerdir. Doğum gününe gelecek arkadaşların yoktur.
Bazen de sen tatildesindir. Netice de kayıp bir zaman diliminde doğmuşsundur. Silik.
Büyüyünce ne değişir? Belki çok şey, ama bir kere bünyen doğum gününü arkadaşlarınla kutlamaya alışık değildir. Bu aktivite sırıtmakta, çoğu zamanda aksiliklerle sonuçlanmaktadır.
Bir pashamın 98 yazı yoğun sürprizlerle organize ettiği doğum günümü, bir de çimturda dedem, büşi, bahri, teyzem olarak kutladığımız, teyzemin palmiyelerle süslediği pastalı, neşeli doğum günümü unutamaM:) Ha bir de babamın legolar aldığı vardır. Yarın fotosunu koyarım.
Doğum gününe bir gün kala.
Huysuz ve tatlı merve.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Volver Masalı.

Kadıköy'ün dar sokaklarında yürürken sokağı çok güzel bir ses doldurur.
Merve merak eder. O küçük dükkanın içine girer.
Buika'nın ismini telefonuna not eder.
Kadının Mariza'ya benzeyen sesine, fadoyu andıran (ya da fado olan) müzik türüne vurulur.
Bugün işleri tıkırındadır.
Kulağında Buikanın sesi çınlamakta, işyeri güzel müzikle dolmaktadır.
Merve bugün güzel bir masalın, mutlu kahramanıdır. Basit şeylere sevinen.

19 Temmuz 2009 Pazar

Yaz Bekarı

Başlık bugün tv de gördüğüm türk filmine ait.Gülşen Bübikoğlu-Tarık Akan başrollerde. Gülşen Hanım'ın üzerinde çok güzel yeşil bir gömlek altında da bir o kadar şahane bol bir pantalon var ki, bugün olsa giyerim. Abartlılı, araba farı misali beyazlatıcı sürülmüş göz makyajını, kaşlarına değen kirpiklerini ve kabarık kabarık saçlarını her zaman çok sevmişimdir.
Tabii gün, ben bu türk filmini izledikten sonra başladı. Ankara 'daki her çeşit alışveriş merkezi turlarımız bu pazarda Babam, Bahar ve ben olarak devam etti. Arada Teyzem'in katılımını da unutmamalı. Ama asıl konu Bahar'ın kurutma makinesi, benimse waffle makinesi diye tutturmamdı. Babam yoğun ısrarlarımıza dayanamadı. Ancak piyasa araştırmasını da beraberindeki bizlerle yapması neticesinde telef olduk. Önce metroya girildi. Aslında amacım orada kitchenaid mutfak robotunu da bulmak ve çığlıklar atarak babama aldırmaktı ama olmadı. Yine de esse ve tefalde gördüklerimden çok daha uygun bir fiyata bulduğumuz kenwood marka waffle makinesi hemen gözümüze çarptı. Daha sonra technosa ve elektroworld de de aynı ürünü çok daha pahalıya görünce metrodan almaya karar verdik. Bahar'ın almak istediği saç kurutma makinesi ise metro 'da daha pahalı iken technosa da daha ucuz bir fiyata karşımıza çıkınca onu da oradan alıverdik.
Tabii bu arada realden, bosch'a, braun'dan, tefal'e kadar, arada sayamadıklarım da dahil olmak üzere birçok mağazaya girdiğimizi söylememe gerek yok sanırım.
Aslında bir an babamın bizi deli gibi gezdirip, fiyatları birbirine karıştırır ve yürüyemez hale getirdikten sonra pes etmemizi sağlamaya çalıştığını da düşünmedim değil. Ama tuttura tuttura aldığım erken doğum günü hediyem ve ben şu an çok mutluyuz.
Eve gelir gelmez heyecan içinde kuki kursumdaki waffle tarifini bulup, yaparken ve "çok heyecanlıyımm" diyip dururken, annem "belli bu kadar yorgunluğun üstüne waffle yapmaya çalıştığına göre"diyerek karşılık verdi bana. Sonuçsa mükemmeldi.
Buradan öncelikle bana böyle güzel waffle yapmasını öğreten biricik Lokman Ustama ve akabinde bana dünyanın en güzel doğum günü hediyesini alan babama teşekkürü bir borç bilirim:)
Ayrıca Çarşamba doğum günüm!
Kutlu doğum günü haftası başlamıştırrrrrr!!!!!!!!

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Mezdeke...


Bu aralar canım buraya birşeyler yazmak istemiyor.

Bu aralar aslında hiçbir şeyi düzenli yapmıyorum.

Düzenli yemiyorum, düzenli uyumuyorum, gece dışarı çıkmıyorum, sosyalleşmiyorum, sinemaya gitmiyorum, kitap okumuyorum..

Belki de "yaz" bu demek.

Ama mevsimlerden yaz olmasının dışında bir bezmişlik var bünyemde. Sanki herkes de öyle. Sabahları metro da herkesin gözlerinden okunan, otobüslerde havada asılı kalan, kaldırımlara, hatta bulutlara kadar bulaşmış bir bıkmışlık var..

Aslında bir şeyi çok düzenli yapıyorum. Pazartesi Cuma arası arası her sabah kalkıp işe gidiyorum. Ve gelecek cumadan itibaren bu rutinin dışına çıkmak, tatile gitmek belkide düzensiz yaptığım onca şeyi bir düzene sokacaktır:)

İngilizce de bütün günlerin sonu neden Y ile biter?
Foto:Eski neşeli ben..

14 Temmuz 2009 Salı

Trendikon!

Eda Taşpınar; Nişantaşında yürürken karşıdan salına salına geldiği esnada tanıyamadığım, yanımda ki Yudum'u "Bakk karşıdan zenci bir kadın geliyorrr, ne değişik ne havalııı" diyerek dürtmeme vesile olan şahıstır. O esnada kendisini tanıyamayan ben, onun manasız sırıtışı ile yanımızdan salınarak geçişi esnasında kendisinin kim olduğunu anlamışımdır. Hoş o da beni tanımamıştır, mühim değildir.

Derken geçen pazar cnn turk'de trendikon programını sunduğunu görüp, seyredince anladım ki, ben kendimce bu kadına kafamda bir ses tonu, bir konuşma şekli vermişim. Ha işim mi yokmuş, orası kesin ama gerçekten Eda Taşpınar kafamda ayşe hatun önal vari kelimeleri telaffuz edemeyen ya da yaya yaya konuşan bir tipmiş. Lakin kendisi hiç de öyle olmadığı gibi, kırk yıllık program sunucusu gibi de rahattı. Beni çok şaşırttı. Demek ki neymiş, önyargılı olmamak gerekirmiş.


Eda Taşpınar' a açık mektup:


Eda her ne kadar seni kategorize etmiş olsam da, ayıp etmiş olsam daa, bu seninle arkadaş olabileceğimiz manasına gelmez. Heveslenme. Haftanın talihli izleyicisini Koton mağazasından giydirmeye çalışırken, o moda okulunda cidden okudun mu okumadın mı diye şüpheye düştüm. Kadıncağımızı 12 yaşında bebelere çevirdin. Çok üzüldüm.

İstersen sana garip olmadan trend olmayı da öğretebilirim. Yine de arkadaş olamayız. Sevgiler.

Merve.

12 Temmuz 2009 Pazar

Benimle Dans Eder Misin?

Baharla bu yarışmayı seyrediyoruz.
O esnada nasıl zayıflayacağımız üzerine konuşuyoruz.
Ve tam da o anda ben cheetos yiyorum arada bir de onu bırakıp kürşadın getirdiği binbir çeşit çikolata arasından seçtiklerimizi yuvarlıyoruz.
Bir ara bahar "marsı milky wayle değişelim mi" diyor.
Sonra yine nasıl zayıflarız konusuna dönüyoruz.
"Ben dansedelim" diyorum, kalkıyoruz kolbastı yapıyoruz. Olmuyor.
"Hiphop'a eşlik edeyim" diyorum, bahar "o tam kolbastı gibi oldu" diyor.
Derken oryantel yaparken ellerimiz öyle bir çarpışıyor ki hala acıyor.
Ayrıca bahar nasıl zayıflarız dışında sürekli "bacaklarım çok kaşınıyor" diyor.
(Zamanında yürüyüş sporunu da bacaklarının çok kaşındığını söyleyerek bırakmışlığı var.)
İşte böyle saçma sapan bir pazar akşamı ve yarın işe gideceği gerçeği ile yüzleşemeyen bir ben.
Ayrıca ben bu yarışmayı çok seviyorum, şimdi bahar çağırıyor. Hoşçakalın.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Karpuz/Peynir

Az önce bahar bir haftalık tatilimizi de İstabul'da yapalım buyurdu.
Annem "oda kahvaltı sistemi pahalıya gelir" dedi.
Ben de "karpuz peynir yeriz" dedim diğer öğünler.

Hani şöyle bir geyik vardır ya.. Arkadaşlarla toplanıp tatile gidilecektir. Paranın az harcanması gerekmektedir. Çözümse basittir! "Yemeğe para gitmez ki zaten yaz günü yaaa, karpuz peynir yerizzz yaaa, arada bir de makarnaaa"Ama hep de böyle yaya yaya söylenir bu cümleler.

Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyunda söyleyin. Yaz günü daha az mı acıkıyorsunuz? İştahınız mı kapanıyor? Hayır bana sorarsanız cevap kocaman bir "YOO" . Akşam yemeğimde mantımı, az önce de üzerine tatlı mı yedim gitti. Bu geyik de burada bitti.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Bir Düğün, Bir Nişan, Biraz İstanbul...

Cuma sabah 4 te; sevinçle uyanıp, duşumu aldım, saçlarımı kuruttum giyindim, bir gün önceden itinayla yaptığım cdleri çantama attım, elbise torbamı koluma taktım ve yıllardan sonra, anne baba ve çocuklar olarak, kuzenimin düğünü sebebiyle İstanbul'a doğru seyahate çıktık.

Cuma öğlen;İçimde denizin üstüne oturmuş hissini uyandıran odamızda mutluluktan bir o yana bir bu yana savrulurken, kuzguncukta sokak arasında bulunan bir kuaförde beklenenin ötesinde başarı elde edilmiş saçlarla kuzenimin düğününe bir nebze de olsa hazır hale geldik. Makyajdı, takıydı derken tam takır olup, düğüne gittik.Siyah elbisemi giydim! Hayatımda gördüğüm en güzel gelini en güzel düğünü hepimiz çok beğendik. Yemeklere ve müziklere 10 üstünden 20 verdik!
Baharla her şarkıda "ayyy" diyerek içlendik:) Gece,bahri ve ben tıpatıp aynıı pijamalarımızla yatakta uyuymaya hazırlanırken Mehmet'intepemizde dikilmiş adaşı muhterem Doktor Öz misali bize lahana diyeti tarifi verişi esnasında gülme krizinlerine girdik:)Bütün bu sağlıklı yaşam ustası(!) Mehmet efendinin ise diyetin yedi gününü anlatır anlatmaz gidip bira içmesi ise ayrı bir ironiydi tabiİ:) Yine uykumun arasında "bahrii ayakların denize deyiyor dikkat et" tarzı sayıklamalarımı ve Mehmet tarafından şarkı dağarcığıma eklenmiş "çek git recocum buralardaaaan "adlı güzide eseri de unutmamalı:) Cumartesi günü; annemin otelden çıkıp gördüğü ilk vapura bizim de içinde olduğumuzu düşünerek binmesi, yanlış olan vapurun, hem de biz içinde yokken hareket etmesi, Mehmet, Bahri ve benimse iskelede kala kalışımız gibi komik bir şekilde başlamış olsa da nişantaşında hafif turlamaca, klasik bir beyoğlu, asmalı mescitle hasret gidermece, kadıköyde baylan ve sonrasında Ankara'ya doğru dönüşümüzle son buldu.Pazar sabahı ise, benim bitanecik pashamın nişanı vesilesiyle gözümü açıp kendimi yataktan atarak, teyzemlerde güzel bir kahvaltının ardından, kendimi önce panora paris kuaförde ve ardından bir kız isteme merasiminin ortasında buldum.(panora paris oldukça başarılı) Ayrıca nişan başı için 150 talep eden kuaförümüze nişan saçı demekten son dakikada vazgeçip, kaş göz yaparak yanıma çağırdığım saç yapan çocuğu "bu gece sürpriz bir evlenme teklifi alacak" diyerek motive ettiğimi ve makul bir fiyata mükemmel bir saçla oradan ayrıldığımızı söylemezsem de olmaz:)

Pazar gecesi ise;3. kez nişan tepsisini tutarak, bu konudaki jübilemi de yapmış bulunuyorum. (Yine de Bahri, Yudum ve Büşotum isterse artık 50 yaşına da gelmiş olsa tutarıM heralde:)Neyroşumuz dünya güzeli oldu ve çok keyifli bir geceydi.

Pazartesi, Salı, Çarşamba'yı da anlatacağım sanıp korkmayın. Yazım burada bitti. O üç günse bu aralar radyolarda çok sık duyduğum ama ne olduğunu unuttuğum reklam gibi; "bugün yarın ve hergün 15 haziran 2009" yani hafta içi her gün o hesap:)
Dip not:Bugün kimse benimle Cepaya gelmedi. Sadece çılgın alışverişten en az benim kadar zevk aldığı için değil tabi, amaa Kürşad artık gelsin:)

Dİp dip not: Rana ve Ali, Neyir ve Cihan çok çok çok mutlu olsunlar, hiç ayrılmasınlar inşallah:)

Fotolar: Düğünden, istanbuldan, nişandan...